1. Adım: Alan Adı ve Hosting Seçme
2. Adım: Bir Blog Motoru Kurma
3. Adım: Blogunu Yapılandırma
4. Adım: Bir Tema ve Eklentiler Ekleme
Bazı Yararlı İpuçları
Blogunla Para Kazanma
Sorunuz var mı? Bize sorun
Burayı okuduğuna göre, dünyaya söylemek istediğin bir şeyler olduğunu fark ettin. Ya da belki, patronunun söyleyecek bir şeyleri var. Konu ne olursa olsun, komik yazılar ve resim veya video gibi başka içerikleri düzenli olarak paylaşabileceğin bir yere ihtiyacın var. Tamamen senin kontrolünde olan bir yer. Kısıtlayıcı ve verilerin arkasına saklanan Instagram akışları veya Facebook sayfaları gibi bir yer değil, değil mi? Başka bir deyişle – bir weblog!
(Kapıyı aç, 1997! Biz daha havalı bir nesildeniz, bugünlerde cebimize sığmayan telefonlar kullanıyoruz ve kelimeleri kısaltıyoruz! Şu andan itibaren buna “blog” diyelim, olur mu?)
Neredeydik? Heh. Bu aşamada arama motoruna gireceğin en mantıklı soru şu oluyor: nasıl blog açılır?
O zaman, artık arama sonuçları sayfalarını kapatabilirsin, çünkü doğru yerdesin.
..Hadi. Kapatsana. Aynen öyle.
Bu ayrıntılı fakat rahat rehberde, kendi blogunu açman için gereken tüm adımların üzerinden geçeceğiz (toplamda 4 adım var, zaten). Sonunda, yeni web siteni nasıl güvenle büyütebileceğin ve siteni paraya nasıl dönüştürebileceğin ile ilgili ipuçları vereceğim. Bunların sonucunda, şunlar olacak:
- nasıl web sitesi oluşturulur öğreneceksin, hem de tek bir satır kod girmeden
- paradan inanılmaz tasarruf edecek ve değerli zamanını harcamayacaksın
- harika içeriklerinle dünyadaki herkese ulaşabileceksin
- bir tek boynuzlu atla arkadaş olacaksın (tamam, burada belki biraz gaza gelmiş olabilirim)
Konuya girmeden önce, ne ile karşı karşıya olduğunu anlaman için hemen cevabının verilmesi gereken önemli bir soru var. Ama, HEMEN ŞİMDİ başlamaya hevesliysen, önümüzdeki iki kısmı atlayabilir ya da metin içi bu linki kullanarak doğrudan 1. Adıma geçebilirsin.
Ücretsiz mi yoksa neredeyse ücretsiz mi?
Mevcut “toplu blog” hizmetleri ve hatta Twitter gibi sosyal ağları kullanarak ücretsiz olarak blogunu açabilecek olsan da, ücretsiz blog hizmetlerini kullanmanın önemli sakıncaları olduğunu hatırlamakta fayda var:
- Blogun diğer bloglarla çok benzer olur, çünkü kişiselleştirme genellikle bu tür platformların en güçlü tarafı değildir. Şablonlar ya yoktur ya da o kadar modası geçmiş şablonlar sunarlar ki, olmasa daha iyiydi diye düşünürsün.
- Blogunda başka birinin reklamları gösterilir: o reklam gelirleri sana gelmez, ama, platformun blogunu barındırması için bilgisayarlar çalıştırması gerekir, o yüzden o parayı kendileri alırlar.
- Teknik sınırlar çerçevesinde çalışman gerekir: blog dosyalarını saklamak için ihtiyacın olan yer, aylık ziyaretçi sayısı ve yükleyeceğin dosyaların boyutlarının kısıtlanması gibi.
- Web adresin bir blog platformunun bir alt alanı olur ve çok daha iyi gözükecek
blog.com
gibi bir adres yerine, şöyle gözükür;blog.platform.com
Tamamen ücretsiz bir blogun illa kötü bir fikir olduğunu söylemeye çalışmıyoruz. Hatta, yukarıda saydıklarımız senin için önemli değilse, bu adımı seçmen daha mantıklı olur. Ancak, blogun konusunda ciddiysen ve profesyonel ve güvenilir gözükmesi için sadece yarım saatini ayırabileceksen, okumaya devam et.
Neden hiç ücret ödemeden kendi sitene sahip olamayacağını (ya da, neden “tamamen ücretsiz” bir blog hizmetinin reklam veya diğer gizli ücretler ile senin blogundan para kazanması gerektiğini) anlamak için, bir web sitesinin ne olduğunu ve nasıl çalıştığını anlamak gerekir:
Bir web sitesi (örneğin bir blog), belirli bir web sitesini ziyaret etmek için tarayıcının adres çubuğuna girdiğin metin, yani web adresi gibi belirli bir tanımlayıcı ile tanınan bir dosya koleksiyonudur.
Web sitenin gerçekten çevrimiçi olması için bu dosyaların 7/24 erişilebilir olmaları gerekir; bu, her zaman açık ve her zaman internete bağlı bir bilgisayarda depolanmaları gerektiği anlamına gelir. Bu özel bilgisayarlara sunucu denir ve sunucular sunan şirkete de hosting sağlayıcısı denir.
En popüler web adresi formatı alan adıdır – insanlar tarafından okunabilen ve işaret ettiği web sitesi hakkında bilgi veren bir metin. Örneğin, dogs.com
alan adı (büyük ihtimalle) köpeklerle ilgilidir ve Amerikalı veya uluslararası ziyaretçileri hedef alır.
Belki haberin yoktur ama (ki umarım vardır): hem alan adı hem de hosting hizmeti işletmek her zaman para gerektirir. Sebebi de şudur –
- Alan adı tescili olmak için, bir şirketin çok sayıda teknik, finansal, yasal kritere uyması ve yıllık ücretler ödemesi gerekir (örneğin, uluslararası alanlar için ICANN’e yıllık 4000 ABD doları),
- Bir şirketin, barındırma hizmetleri sunabilmesi için bir sürü güçlü bilgisayar satın alması ve bakımını yaptırması gerekir; bu da bir miktar harcama anlamına gelir. Bunlar hem sabit maliyetlerdir (ekipman) hem de tekrarlayan maliyetlerdir (maaş, kira vb.).
Bu, sana bir alan adı ve ücretsiz bir hosting hizmeti sunduğunu iddia eden herkesin ya çok parası olan hayırseverler olduklarını ya da daha sonra başka bir yöntemle (reklamlar!) para kazanmayı planladıklarını gösterir. Sence hangisi?
Neyse, nereye varmaya çalıştığımı anlamışsındır. Kendine saygısı olan hiçbir blog yazarı, “ücretsiz blog” ile birlikte gelen reklamlara ve teknik sınırlara tahammül etmez; bir başka deyişle:
Blogunun profesyonel gözükmesini istiyorsan ve ilerde blogunu büyütmeyi planlıyorsan (ve blogundan para kazanmak istiyorsan), bazı harcamalar kaçınılmazdır.
İyi haber şu ki: akıllı bir yaklaşım benimseyerek ve sadece en önemli öğelere odaklanarak, bir blog açmanın maliyetini en aza indirebiliriz. Bu rehberin amacı tam olarak da budur.
Ah, evet, özel kupon kodunu da unutma!
…Ona birazdan döneceğiz. Temel ilk adımla başlayalım (ve sana herhangi bir paraya mal olacak tek adımla):
1. Adım: Alan Adı ve Hosting Sağlayıcı Seçimi
Tamamdır, hadi işe koyulalım! Öncelikle, blogumuzun yaşayacağı bir yere ve internet kullanıcılarının blogumuzu bulabilmesi için benzersiz bir adrese ihtiyacımız olacak. Neyse ki, her ikisini de bir arada yapabiliriz, çünkü çoğu büyük hosting sağlayıcısı ek bir hizmet olarak, alan adı kaydı sunar.
Son 10 yılda birlikte çalıştığımız tüm şirketler arasında, özellikle tavsiye edilmeye değer bir tanesi, dünya çapında 30+ milyondan fazla kullanıcısı ve basitliğe odaklanmasıyla başlangıç seviyesindeki blogcular için mantıklı bir seçim olan Hostinger.
Hostinger şu anda “hosting + alan” paketlerinde bazı ilgi çekici indirimler sunuyor, ama biz özel promosyon kodumuzu kullanarak bu indirimleri bir adım daha öteye taşıyacağız ve daha da fazla tasarruf edeceğiz.
Şimdi başlamak için hazırız: resmi Hostinger sayfasını indirimli fiyatlarla ziyaret etmek için aşağıdaki butona tıkla. Buna ek olarak, birazdan tartışacağımız bazı tekliflerle, BEDAVA bir alan alanı adı almak da mümkün.
Hostinger + ücretsiz alan adında, %15 indirim al ›
Sayfada üç barındırma planı göreceksin: bir seferde birkaç bloga ihtiyacın yoksa, Premium seçeneğine git. Tekil planda bant genişliği sınırlamaları olması ve ücretsiz alan teklifi ile özel kupon kodumuzu kullanma izni vermemesi, tekil planın diğer seçeneklerden daha az cazip olmasına sebep oluyor.
Hosting planını seçtikten sonra, siparişinle ilgili seçimler yapacağın bir ödeme sayfasına gideceksin. Bu seçimleri hızlıca inceleyelim:
- Öncelikle, ilk siparişin için birkaç zaman dilimi seçeneğine sahip olacaksın (blogunu kaybetmemen için, manuel olarak iptal etmediğin sürece hosting hesabın otomatik olarak uzayacaktır). Burada seçilebilecek en mantıklı değer, bir yıldır (12 ay). Bir yıl tüm indirimlere hak kazanmanı sağlayacak VE blog fikrini test ederek, işe yarayıp yaramadığını görmen için sana yeterli zaman verecektir.
- Daha sonra, birincisi SSL sertifikası olan birkaç onay kutusu göreceksin. Bu, ziyaretçilerinin verilerinin ağda açığa çıkmasını engelleyen bir güvenlik önlemidir ve sitene adres çubuğundaki (aynı bu sayfada görebileceğin gibi) güvenilir yeşil asma kilit işaretini sağlar. SSL, dünya çapında güvenli web siteleri için evrensel bir standart haline gelmiştir ve Google’daki arama sıralamanı bile olumlu yönde etkileyebilir. SSL seçeneğini etkinleştirmeni öneririm, çünkü her durumda buna ihtiyacın olacak – ve Hostinger bunu, diğer tüm hizmet sağlayıcılar gibi yıllık bir ödeme karşılığı vermek yerine, düşük bir sabit ücret karşılığında veriyor.
- Bir sonraki adım, kapatmanı önereceğim yedekleme eklentisi. Bunu seçmemeni öneriyorum çünkü daha sonra ücretsiz olarak yedekleyebileceksin (nasıl yapılacağını göstereceğim).
- Son onay kutusu olan – Cloudflare – de işaretlenmeden bırakılabilir: herhangi bir web sitesi için “olması güzel” bir özellik olsa da, blogun çok fazla ziyaretçi trafiği alana kadar, ilk 1-2 yıl boyunca buna ihtiyacın olmayacak.
- Son olarak, daha önce bahsettiğimiz ücretsiz alan adı teklifi var: tek yapman gereken istediğin adı girmek ve açılan listeden alan bölgesini seçtikten sonra arama düğmesine basmak. İPUCU: İlk tercihin daha önceden alındıysa, başka alan bölgeleri kullanmayı veya ismi değiştirmeyi dene, mesela benzer bir isim kullanabilir veya yeni kelimeler ekleyebilirsin.
Özetlemek gerekirse, yukarıda açıklanan ayarların tümünü tamamladığında, sipariş sayfası şu şekilde gözükmelidir:
Şimdi neredeyse hazırız – “neredeyse” çünkü hala sürekli bahsettiğim indirim kodu uygulanacak :) (zaten indirimli) siparişinde %15 indirim almak için, vergi satırından hemen sonra, sayfanın sağ tarafındaki sipariş özetinde bulunan gri renkli bağlantıya tıkla. Aşağıdaki kodu kopyalayıp yapıştırabileceğin yeni bir alanı çıkacak:
ŞİMDİ büyük yeşil ödeme düğmesine tıklayıp, ödemeye devam etmeye hazırsın. O kısmı sana anlatmayacağım – internetten nasıl alışveriş yapacağını biliyorsundur.
Özetleyelim: az önce en iyi sağlayıcılardan birinden, en düşük fiyattan hosting ve alan aldık. Sıradan bir gün. Hayır, aslında – hiç de sıradan bir gün değil!
Artık kendi blogunu oluşturmakta ve para kazanmakta özgürsün ve blogunda kimse herhangi bir reklam gösteremeyecek veya senin tasarım tercihlerini sınırlayamayacak. Blogun güven aşılayan yeşil SSL ikonu ve tamamen kendisine ait alanı ile profesyonel ve güvenilir gözükecek.
Ve evet, rehberimizin ilk adımını şu an itibariyle tamamlamış bulunmaktayız (hatırlatayım, bu adım içinde ödeme olan tek adımdı!). Kaldığımız yerden devam:
2. Adım: Blog Motoru Kurma
Bu başlığı okuyan bazılarınız “Kesin WordPress olacak” diye düşünüyor olabilir… Tabii ki WordPress olacak! Basit ama güçlü bir arayüz ile muazzam sayıda çevrimiçi yardımın yanı sıra çok sayıda ücretsiz uzantı ve görsel tema seçeneği ile WP, tartışmasız bir şekilde, yeni blog yazmaya başlayan herkes için bir numaralı seçimdir.
Teoride, zaten kendi alan adın ve barındırma ayarların olduğundan, belirli bir içerik yönetim sistemine bağlı değilsin. Örneğin, WordPress’e alternatif olarak Drupal veya Joomla‘yı seçebilirsin – bunlar da ücretsizdir ve birçok güçlü noktaya sahiptirler.
Bununla birlikte, bu rehberde WP’ye bağlı kalacağım, çünkü hepsiyle daha önceki çalışma tecrübelerim ışığında biliyorum ki, yeni başlayanlar için öğrenmesi en kolay olanı o.
…Tamamdır, bu kadar sohbet yeter, kolları sıvayalım. Önceki adımda oluşturduğumuz Hostinger hesabına giriş yap (bir ürün listesi göreceksin) ve hosting’ini yönetmek için düğmeye tıkla.
Bu seni hosting ve alan ayarlarının ana yönetim merkezi olan, hosting yönetim paneline getirecektir. Bu panelde ayrıca seçtiğimiz blog motorunu hızla kurmamıza yardımcı olacak bir yazılım da var. Otomatik kurucuyu başlatmak için, sarı şimşekli bir bilgisayar ekranına benzeyen simgeye tıkla – bu simge “Web sitesi” bölümünde olmalı:
Otomatik kurucu arayüzünün içine girdikten sonra, WordPress logosuna (“W”) tıkla veya logoyu hemen göremezsen arama alanına “wordpress” yaz.
Uygulama üç kolay adımda sana rehberlik edecektir:
- Öncelikle, yeni WordPress kurulumunun varsayılan adresini seçmen gerekir – alanını seçmen yeterli, o yüzden alan aldık, değil mi? Bu, blogunun ana sayfası olacaktır.
- İkinci olarak, blog yöneticisi hesabının kullanıcı adını ve şifresini, bir de erişimi geri yüklemek gerekirse diye bir e-posta adresini girmen istenecektir. Gerçek e-postanı kullan ve Allah aşkına, kullanıcı adı ve şifren olarak “yönetici” ve “12345” gibi bariz şeyler seçme! Sana güveniyorum. Ortalıkla basit şifreleri olan yeni blogları bekleyen tonlarca bilgisayar korsanı var, o blog senin blogun olmasın.
- Üçüncü olarak, yeni blogunun yönetici paneli dilini ve başlığını belirleyebileceksin. Burada çok vakit kaybetme, çünkü bunların hepsini daha sonra WordPress yönetici panelinden kolayca değiştirebilirsin. Hazır olduğunda, yeşil “Yükle” düğmesine tıkla.
…ve büyülü periler canla başla çalışarak, senin için WordPress’i kurarken arkana yaslan ve izle. İşlerini bitirdiklerinde, yeni blogunla alakalı bilgiler ve bağlantılar içeren bir tablo göreceksin:
WordPress yönetici panelini açmak için siyah “WP Yönetici” düğmesine tıklayabilirsin. Alternatif olarak, istediğin zaman yönetici paneline girmek için tarayıcının adres çubuğunda web sitenin alan adının sonuna “/wp-admin” yazabilirsin (örneğin, site.com.tr/wp-admin
).
Bir zorluğu yoktu, değil mi? Artık müthiş içeriğine hazır, tamamen işlevsel bir blog yönetim sistemine sahipsin. Ancak yazmaya başlamadan önce, WordPress’te hızlı bir tur atmak ve bazı ayarları hemen düzeltmek iyi bir fikir:
3. Adım: Yeni Blogunu Yapılandırma
WordPress yönetim panelini ziyaret ettiğinde, ekranın sol tarafında siyah bir menü göreceksin – bu menü blogunu yönetmek için ihtiyacın olan her şeyi içerir. Menü bölümlerinin hepsi yeni başlayanlar için eşit derecede faydalı değildir, o yüzden sadece en önemlilerini inceleyeceğiz:
Bahsedeceğimiz ilk iki bölüm, WordPress çekirdeğinde en temel içerik formlarını oluşturmak için kullanılan Yazılar (Gönderiler) ve Sayfalar olacak. Aradaki fark ne mi?
Sayfalar, zaman içerisinde çok fazla değişmeyen, “Bize Ulaşın” sayfası gibi içerikler içindir, gönderiler ise haberler, güncellemeler veya (evet, doğru tahmin ettin) blog yazıları gibi dönemsel girişler için ayrılmıştır.
WordPress, kafa karıştırıcı bir şekilde gönderilerini otomatik olarak, blog gönderileri sayfası adı verilen tek bir zaman çizelgesinde toplar. Teknik olarak, bu bir arşiv gibidir – statik bir sayfa değil, genellikle ters kronolojik bir sırada görüntülenen bir gönderiler dizisidir (başka bir deyişle, “blog” deyince insanların normalde aklına gelen şey).
WordPress’teki gönderiler ve sayfalar arasındaki farkı ortaya çıkarmak için, bazı önemli ayırt edici noktaların altını çizen küçük bir tablo:
Yazılar | Sayfalar |
---|---|
Birlikte blog arşivini oluşturur | Site menüsü üzerinden bağlanılan bağımsız içerik |
Belirli bir tarihte yayınlanmış | Statik içerik |
Genellikle bir yazarı vardır | Yazar önemli değildir |
Genellikle yorum yapmaya izin verir | Yorumlar genellikle devre dışı bırakılır |
Genellikle tekdüze bir düzeni vardır | Genelde her sayfanın düzeni benzersizdir |
Blog gönderileri, haberler ve görüşler gibi, dönemsel ve zamana duyarlı içerikler için kullanılır | “Hakkında”, “iletişim” gibi zamandan bağımsız içerikler için kullanılır. |
WP yönetici menüsündeki bir sonraki adım, adından da ne olduğu anlaşılan Yorumlar bölümüdür: bu bölüm ziyaretçilerin blog yazılarına bıraktıkları tüm yorumları içerir. Bu bölüm ayrıca, yorumları denetlemene, yani herhangi yeni veya eski bir yorumu düzenlemene, onaylamana, kaldırmana veya spam olarak işaretlemene olanak sağlar.
Yukarıdaki resimde altları çizilmiş olan Görünüm ve Eklentiler yönetici menü bölümleri, sırasıyla web sitesinin görsel ve işlevsel yönleriyle ilgilenir. Blogunun şablonunu seçeceğimiz ve bazı yararlı uzantıları yükleyeceğimiz rehberimizin bir sonraki adımında bu ikisi hakkında daha fazla konuşacağız.
Son olarak, blogunun tamamını etkileyen tüm üst düzey ayarları içeren Ayarlar bölümü var. Burada hemen ziyaret ederek tüm seçeneklerin tercihlerine göre ayarlandığından emin olmana değecek, dört alt bölüm var. Bazı hızlı ipuçları:
Ayarlar → Genel: Bu alt bölüm, blogunun dili ve zaman formatı gibi en temel ayarları ve bu rehberin önceki bölümlerinde, otomatik kurucunun son aşamasında atladığımız, site başlık alanını tutar.
Ayarlar → Okuma: burada blogunun nasıl görüntülendiğini ve sayfa başına kaç öğenin gösterileceğini kontrol edebilirsin. Bu ayarlar grubu önemlidir, çünkü web sitenin ön sayfasında blogunun mu (yani gönderi arşivi) yoksa statik bir sayfa mı (seninle ilgili bilgiler veya blog giriş yazısı gibi) gösterileceğini belirler.
Ayarlar → Tartışma: bu alt bölüm sinir bozucu derecede karmaşık görünse de, buradaki seçeneklerin çoğu varsayılan olarak iyidir. Kesinlikle gözden geçirmeni önerdiğim tek şey “Bir yorum görünmeden önce” onay kutusudur: “Yorum yazanın önceden onaylanmış bir yorumu olmalı” öğesinin etkin olduğundan emin ol, çünkü aksi takdirde hızlı bir şekilde yorumları yönetemez ve spam yorumlar almaya başlarsın.
Ayarlar → Kalıcı bağlantılar: burada çok fazla bir şey yok; URL yapısının ilk seçenekten başka herhangi bir şey olarak ayarlandığından emin ol, böylece ziyaretçiler yazı ve sayfaların için blog.com.tr/?p=42
yerine, blog.com.tr/gönderi-başlığı
gibi kullanıcı dostu adresleri kullanabilirler. Ben genellikle “gönderi başlığı” (sonuncu seçenek) kullanıyorum, çünkü en temiz URL’ler bu seçenekle ortaya çıkıyor.
WordPress tanıtım turu bu kadar! İlerledikçe daha fazla ayar bulacağından ve kullanacağından hiç şüphem yok, ancak yukarıda okudukların, aklın karışmadan işe koyulmanı sağlayacak.
4. Adım: Bir Tema Seçme ve Eklentiler Ekleme
WordPress’in tonlarca uzantı ve özelleştirme seçeneği sunması konusunda nasıl heyecanlı olduğumu hatırlıyor musun? Al sana bunu destekleyen bazı rakamlar: resmi WP deposunda 50.000’den fazla (elli bin!) ücretsiz eklenti ve 3000’den fazla tema var.
Bir durup düşünelim. Günde bir WordPress eklentisi test etmek istesen, 135 yılda anca bitirebilirsin! Ve bunlar sadece wordpress.org deposundan ücretsiz olanlar – bunun dışında Envato gibi pazarlarda binlerce premium eklenti var.
Çok sayıda seçenek olduğu için, doğru WP temaları ve eklentilerini ararken çok fazla seçim arasında kaybolmak çok olası. Bu yüzden sadece bir (çok fonksiyonlu) temadan ve evrensel olarak en faydalı eklentilerden sadece birkaçından bahsedeceğiz. Gerisini keşfetmek sende!
Konu açılmışken, neden yüzsüzce kendi oluşturduğum temamın reklamını yapmayayım ki? :P Temanın adı Bento (Sürüm 2.0 şimdi kullanılabilir) ve ana amacı olabildiğince esnek olmak ve belirli bir blog sahibinin kişisel tercihlerine uyum sağlamak.
Bu tema, her bir öğenin renklerinden, otomatik olarak mobil uyumlu düzeneklere kadar, web sitenin akla gelebilecek her parametresini ayarlamana olanak tanıyor. Hem de ücretsiz ve açık kaynak! Resmi sayfa burada (bu makale ile aynı alan alanında):
Bento, 10 yıldan fazla bir süredir WordPress ile çalışmanın ve müşteriler için premium şablonlar oluşturmanın bir sonucu. Temiz, geleceğe yönelik kod, ayrıntılı belgeler ve belirlenmiş forumlarda beş yıldızlı desteğe sahip.
/ kişisel reklam bitti /
Eklentilere gelirsek, acemi blogcuların çoğuna yardımcı olabilecek temel eklentileri aşağıda topladım:
- Google Analytics Gösterge Tablosu, blogunun ziyaretçilerini takip etmen için: nereden geldikleri, ne kadar kaldıkları ve web sitende ne yaptıkları.
- All in One SEO; blogunu arama motorlarında daha da cazibeli kılmak için. Yönetmene izin verdiği en önemli ayarlar, her sayfanın ve gönderinin meta başlığı ve açıklamasıdır; Google’ın arama sonuçlarını görüntülemek için kullandığı da tam olarak budur.
- Akismet, spam yorumları engellemek için kullanılır: Tek yapman gereken bunu yüklemek, ve onu rahat bırakmak. Algoritmaları bugünlerde o kadar iyi ki, neredeyse hiç garip görünümlü yorum görmeyeceksin – hepsi sessizce filtrelenerek, “Spam” klasörüne alınacak.
- WooCommerce; web sitende bir şeyler satmaya karar verirsen kullanabileceğin eklenti bu. WooCommerce kendi rehberini hak ediyor, bu yüzden burada sadece dünya çapında en popüler ve genişletilebilir e-ticaret eklentisi olduğunu söyleyebiliriz.
Şu an gerçekten işimiz bitti! WordPress ekosistemine gelince keşfedilecek çok şey var ve kendin için pek çok heyecan verici keşifler yapacağından eminim – ancak bu dört adımda sunulan yöntemler seti, blog yazmaya başlamak için tek ihtiyacın olan şey.
Bitirmeden önce, ortak deneyime dayanan bazı devam önerileri. Bunların hiçbiri zorunlu değil, ama her biri web sitenin uzun süreli refahı için önemli:
4,5. Adım: Bazı Faydalı İpuçları
1. Adımda hosting hesabı satın alırken ücretli yedeklemeyi ve güvenlik işlevlerini atlamıştık, hatırlıyor musun? Ben hatırlıyorum! O yüzden şimdi burada en az onun kadar iyi (hatta muhtemelen daha iyi) ÜCRETSİZ alternatiflere bakacağız:
Faydalı ipucu #1: otomatik yedeklemeler. Genelde nasıldır bilirsin: bir arıza veya korsan saldırısı sebebiyle blogunu tamamen baştan oluşturmak zorunda kalmadığı sürece, bir web sitesi sahibinin aklına sitesini yedeklemek hayatta gelmez.
Açık açık anlattığımıza göre, oturup felaket olsun diye beklemeyeceğinden eminim – eğer öyleyse, otomatik yedekleme yapan WordPress eklentilerinden birine ihtiyacın olacak, örneğin UpdraftPlus. Arayüzü oldukça sezgiseldir ve tüm web sitenin kopyalarının sunucunda veya Google Drive gibi uzak bir depoda saklanmasına izin verir (ikincisi önerilir çünkü bulut depolama tek tek sunuculardan çok daha dayanıklıdır).
Faydalı ipucu # 2: web sitesi güvenliği. Bu başlı başına geniş bir konu olsa da, burada tüm web sitesi güvenlik ihlallerinin %80-90’ının arkasındaki neden olan iki şeyi belirteceğim: yazılım sürümleri ve oturum açma prosedürü. Aşağıdaki öneriler her ikisini de kapsar ve minimum çabayla maksimum güvenlik elde etmemize yardımcı olur.
Temalarınının ve eklentilerininin yanı sıra, WordPress çekirdeğinin de kötü niyetli kişiler tarafından yararlanılabilecek güvenlik açıklarına sahip olmadığından emin olmak için, her şeyin en son sürümünü kullandığından emin ol. Bu kadar basit! Yönetici panelinizi haftada bir kez (“Başlangıç → Güncellemeler”) güncellemeler için kontrol edebilir veya bazı kodları idare edebileceğini düşünüyorsan her şey için otomatik güncellemeler ayarlayabilirsin – her iki şekilde de tamamen güncel bir blog çok daha güvenli bir blogdur.
Giriş prosedürüne gelince, kullanıcı adı ve şifrenin yeterince karmaşık olmasını sağlamak ilk adımdır. Ek bir önlem olarak, bunun gibi iki faktörlü bir kimlik doğrulama eklentisi kurmanı öneririm – böylece her oturum açtığında akıllı telefonun tarafından oluşturulan geçici bir ek kod gerekir; bu da, herhangi bir korsanın kullanıcı adını ve şifreni tahmin etmeye çalışmasını tamamen anlamsız kılar.
Blogunla Para Kazanma
İnsanlar çeşitli nedenlerden dolayı bloglara başlarlar ve gelir elde etmek bunlardan sadece bir tanesidir – ancak yine de buna bir bölüm ayırmaya karar verdim çünkü a) tartışmasız en zor kısım budur ve b) çünkü her blog sahibi için geçerli bir konudur.
Başka bir deyişle: para kazanmak önceliğin olmasa dahi, baştan bunu düşünmenin ne zararı olabilir? Sonuçta kim fazladan para istemez ki? Özellikle de pasif geliri kim istemez ki?
Bu nedenle, rehberin bu bölümünde blogunla para kazanmanın en uygun yollarına genel bir bakış sunacağım (hepsi bir noktada denedim ve bazıları hala ana gelir kaynağımdır):
Reklam: bloguna resim, metin veya video reklamlar koymak. Bu muhtemelen bir blogdan para kazanmanın en “otomatikleştirilebilir” yoludur – yalnızca bir kod parçası ekle ve ziyaretçi trafiğinin paraya dönüşünü izle. Peki bunun kötü yanı ne? Reklam dönüşümleri internette nispeten düşük olma eğilimindedir: bu, reklam kazancının her ay önemli bir miktara ulaşması için, çok sayıda gelen ziyaretçiye ihtiyaç duyacağın anlamına gelir. Reklam geliri elde etmek isteyen blogcular için en iyi platformlardan bazıları Google tarafından sağlanan AdSense ve BuySellAds‘dir.
Ortaklıklar: blogunda belirli üçüncü taraf ürünlerden bahsederken ya da aktif olarak tavsiye ederken, takip linkleri kullanılarak yapılan her satıştan komisyon kazanmak. Modern ortaklık pazarlamasında anahtar kelime şudur: kalite. Blogun ne kadar güvenilir ve kullanışlı olursa, okuyucularının tavsiyelerine uyması o kadar olasıdır.
E-ticaret: yani internette bir şeyler satmak. Bir anlamda, ortaklık pazarlamasının daha gelişmiş bir versiyonudur, çünkü şimdi başkalarını tanıtmak yerine, mal ve hizmetleri doğrudan web sitende sunuyor olacaksın. Bu, envanter yönetimi, lojistik ve vergilendirme gibi şeyler konusunda endişelenmek anlamına gelir, ancak bir kez başlamayı başardığında, diğer yöntemlerden çok daha istikrarlı ve devamlı bir gelir kaynağı olabilir.
En Hayati Sır + Tartışma
Yarım saat önce, sadece bir blog başlatmayı düşünüyordun ve şimdi buradasın, bir blog sahibi! Çok zor olmadı, değil mi? Bu rehberi faydalı bulduysan, tüm Google+ hesaplarında paylaşmanı ve blog yazmak isteyen herkese bu rehberi önermeni tavsiye ederim. Rehberde bir eksik olduğunu düşünüyorsan veya herhangi bir sorun varsa, yorumlar kısmına geçerek tartışmaya katılabilirsin.
Efendim? Önemli sır mı? Evet, o vardı… Sonuçta böyle akılda kalıcı başlıklar olmazsa kimse sonuç kısmını okumuyor… Ama! Şansım olsaydı, geçmişteki kendime memnuniyetle vereceğim evrensel bir tavsiyem var: harika bir blog oluşturmak zaman alır – haftalar değil, aylarca çalışmak gerekir. Sabırlı ve inatçı ol – durmayı düşünmeye başladığın nokta tam da çabalarının meyve vermeye başlamak üzere olduğu nokta olacak.
O yüzden elinden geleni yap! Satori Webmaster Blog’da görüşmek üzere!
Harika detaylı bir yazı! Zaman aldi ama sonunda bloğumu açtım senin sayende. Teşekkürler!